Hayatım boyunca
İzmir’de yaşadım ben, zeytin ağacı gibi gücünü köklerinden alan, toprağına
sımsıkı tutunmuş bir ailenin çocuğu olarak normal olan da buydu, göç etmek bir
geçmiş zaman masalıydı. Neden gittiğimi anlatmak da bu yüzden bu kadar zordu.
Bizler kim ne dersin sabit yaşamayı
seven insanlarız, güya genlerimizde var göçebelik, koca bir yalan bence, yeni
topraklara da kök salmak olmasa gaye şuradan şuraya kıpırdamayız biz. Doğarız,
büyürüz, okula gideriz, üniversiteyi kazanırız, iş bulur bir yerlere yerleşiriz, güzel bir iş teklifi alır başka şehire geçeriz, evlenir aşkımızın
peşinden gideriz, köyde toprak verimsizdir, şehrin taşı toprağı altındır,
çocukların eğitimi için şehre göçmek gereklidir ya da emekli olunmuş artık
sessiz sakin bir yere taşınmanın zamanı gelmiştir, böyle sayar gideriz ama hiçbir şeyi sebepsiz yapmayız biz. Genelde doyduğumuz yerler belirler hayatımızın
şeklini.
Gitmek diye bir kavram dahi yoktur
bizde, olsa olsa taşınırız biz. Öyle böyle değil hem de kamyonlarla, oturur
aylarca daha geçen yıl değiştirdiğimiz mobilyalarımızın çiziklerini konuşuruz
sonra.
Gitmek için bir kere her şeyden önce
geçerli ve güçlü bir sebebin olacak ya da hayat seni sürüklemiş
olacak, hayatın sürükleme gücünü bizden
başka hiçbir toplum daha iyi kullanamaz kanımca.
Güçlü geçerli bir sebebin yoksa gitmek
istediğin için gitti isen muhtemelen entelektüel, sanatçı ruhlu, macerasever,
marjinal, ayrık birazda zenginsindir ve hayat sana çok güzeldir. Delisindir ne
yapsan yeridir ya da psikolojin bozuktur, ağır bir depresyonda, ne yaptığının
farkında değilsindir hatta gerçeklerle yüzleşmek yerine kesin kaçıyorsundur. Bu
aşamada psikolojik destek sağlamakta da üstümüze yoktur “Kaçarak bir yere varamazsın, gittiğin yere
kendini de götürüyorsun oysa”. O kafa var ya o kafa! hani şu omuzlarının
üzerindeki en önemli uzuv, nereye gidersen git onu bırakamazsın bir yerde.
Gitmek isteyene bir kaç sorumuz vardır
önce. Neden diye başlarız sormaya, nereye diye devam ederiz. Önceden belirlemiş
olman gerekir mutlaka. Ne yapacaksın? Nasıl yaşayacaksın? Ne iş yapacaksın? Nasıl
geçineceksin? Hele bir de yurtdışına gidiyorsan eğer çok önemli bir soru
daha vardır mesela; ruhunu karartır insanın, bir milyon dolar koymuş olsan bir kıyıya
kenara ömür boyu aç bırakmaya yeter insanı. Dönünce ne
yapacaksın? Çok iyi düşünmek gereklidir illa.
Velhasıl sağlamsan da ne yapılır edilir
bozulur o psikoloji.
Oysa bir kere gitmeyi istemesin insan,
sebebi her ne olursa olsun su akar yolunu bulur yeter ki sen kendin engel olma önüne. Anladım ki çok
düşünmek, tüm ayrıntıları belirlemek, plan yapmak her zaman doğru yere
götürmüyor insanı. Hayatta kesin ne var ki? Epokhe.